Son çeyrek yüzyıl içinde insanların fiziksel görünümlerine yaptıkları yatırım inanılmaz ölçüde arttı. Bu uğurda hem daha fazla bütçe, hem de daha fazla zaman ayrılıyor artık. Fiziksel görünümün güzel olması toplumda kabul görmenin, statü sahibi olmanın bir koşulu olarak görülüyor.
Fiziksel görünümün iki boyutu var. Toplumun sizin görünümünüzü algılama şekli ve sizin kendi görünümünüzü algılama şekliniz. Aslında birbirine paralel gitmesi beklenen bu algılamalar gerçekte birbirinden çok farklı olabiliyor. Çoğu zaman kişinin kendi görünümünü algılaması yani kişinin kendi vücut imajı toplumsal algının önüne geçiyor. Bu da estetik cerrahiye giderek artan rağbeti açıklıyor. Amerika’da yapılan bir çalışmaya göre kadınların %38’i, erkeklerin ise % 34’ü kendi vücut imajlarından memnun değiller.
21. yüzyıl toplumunda medya empozisyonu, aile ve sosyal çevre etkisi, eş veya partner ile olan ilişki ve hamilelik, obesite gibi fiziksel durumlar kişinin vücut imajının belirlenmesinde etkin oluyor. Vücut imajını sevmeyen kişinin de genel olarak kendini sevmesi ve mutlu olması pek mümkün olamıyor. Hatta aşırı durumlarda kendine güven eksikliği; depresyon; anoreksi gibi yeme bozuklukları; cinsel fonksiyon bozuklukları ortaya çıkabiliyor.
